"Enter"a basıp içeriğe geçin

“Türkiye’de halkın çoğunluğu merkez sağ” deyip buna bir son verelim mi? | Rızvan Akar

Adres doğru. Konunun açıklığa kavuşturulması bir itiraz konusudur. devam edelim…

Bu eski tartışmayı bir kez daha alevlendiren, kuşkusuz AKP’nin yeni dönemde bir seçim stratejisi olarak “partiyi merkez sağa çekme” arzusuydu. Ülkedeki kutuplaşmanın kaynağı olan partinin merkez sağ olmak istediği ve Süleyman Demirel’in “dün dündü, bugün bugündür” pragmatizmiyle boş bir sayfa açmaya çalıştığı açıktır. Örneğin cumhuriyetin kazanımlarını eleştiren Mahir Ünal görevden alındı, HDP ile görüşmesi “Meclis’te siyasi parti” olarak açıklandı. HDP caddesinden geçen muhalefet bile vatana ihanetle suçlanıyor.

Can alıcı soru şu: AKP siyasi söyleminde neden bu önemli değişikliğe ihtiyaç duyuyor? Cevap, elbette, tabanı ve desteği kaybetmekle ilgili. Ülkenin merkez sağ siyasetinde, birikim ve “kolektivist, uzlaştırıcı ve faydacı” geleneklere dayalı fay hattının yeniden canlandırılması istenmektedir. Amerika, bu ülkedeki merkez sağ muhafazakarlık, dindarlık, gelenek, cumhuriyetçilik ve laiklik modelinin başarısıyla yeniden keşfedilmiş görünüyor.

Çatışma ve tarihsel dönüşümde faşizm ve iktidarla uzlaşan bu anlayış, çok partili demokrasiye geçişten bu yana zaten hakimdir. Demokrat Parti’nin liberal liberal söylemle başlayan, otoriter ve kibirli, ‘istersen bu ülkeye halifeliği bile getirebilirsin’ şeklindeki baskıcı politikalarına karşı çıkan son diliydi.

1960’lardan itibaren Türkiye ideolojilere daha fazla dahil olurken, merkez sağ daha görünür hale geldi. Bunda merkez-solun oluşumu ve “merkez-sol” fikrinin yanı sıra sağ ve solun “radikal” kanatlarının oluşumu da etkili olmuştur. Bu “aşırılıkların” ortaya çıkması ve daha ılımlı ve uzlaşmacı bir dilin oluşması, çatışmacı zihniyete bir alternatif oldu.

Başlığa dönecek olursak, 1960’larda merkez sağın ve şirketinin ortalama oy oranı %50-60 arasındaydı. 1970’lerdeki siyasi çatışmanın yoğunluğu ona “Sağcılar cinayet işlesin dedirtemezsiniz” dedirse de merkez sağ lider Süleyman Demirel de “Demokrasi bir adalet sistemidir” diyerek farklı bir uzlaşıyı temsil etmeye hevesliydi. uzlaşma” veya “Yollar yürümekle aşınamaz.” “.

1980’lerde dört eğilimin (liberal, sosyal demokrat, idealist ve İslamcı) birleştiğini iddia eden ANAP/Özal çizgisi, merkez sağın cunta sonrası cisimleşmesinden başka bir şey değildi. Aynı şekilde AKP’nin 2002-2007’deki konuşması da Terrace Talks ile belirginleşen bir uzlaşma dili sergiledi.

Bütün bu partilerin siyasi başarısı aslında muhafazakar/dindar seçmenlerin lehinedir. Bu kuralı radikalleştiren AKP’nin politikalarıydı. Otoriter ve giderek bölücü siyasi dil, ülkede sürdürülemez bir sürece dönüştü.

Şimdi asıl soruna dönelim. Merkez sağ üzerinden kurduğumuz iktidarda olma formülünün istisnaları var mıydı? Kuşkusuz 1973 ve 1977 seçimlerinde askeri vesayetle örtüşen “toprağı süren ve suyu kullanan” sloganı ve sosyal demokrasiyi “sömürü düzenine karşı” koyan özgürlükçü ve eşitlikçi dil (Ecevit’in 1973 cumhurbaşkanlığı pozisyonundaki konumu). seçimler) CHP’ye tarihinin en yüksek oy oranını verdi.

Bu iki seçimde (1973: yüzde 33,3 ve 1977 yüzde 41,3) birinci parti olarak çıkan CHP’nin belirleyici özelliği, demokrasiyi ve özgürlüğü amansız savunması ve tıpkı CHP’de olduğu gibi eşitsiz sistemi eleştirmesiydi. Adil bir sistemle 1994 partisinin Refah vaadi, Ecevit de “rejim değişikliği” taahhüdü ile oy topladı ve umudun adı oldu.

Neden bahsediyorum? Çünkü İyi Parti, AKP ile birlikte bir süredir merkez sağ tahkim süreciyle karşı karşıya, bu boşluğu doldurma fırsatı ve düşüncesi var. bir ihtiyaç var mı? Var olan. Çünkü ülkedeki bu kutuplaşmanın panzehirlerinden biri merkez sağın yeniden yapılanmasıdır.

Burada önemli olan CHP’nin bu boşluğa talip olmasıdır. Çünkü uzun süredir sosyal demokrasi ideolojisi etrafında siyaset/propaganda yapmayan, ancak gerçek oy potansiyeline sahip merkez sağ seçmene yönelik söylemler geliştiren bu CHP politikasının sonucunun ne olacağını göreceğiz. ülke. Yine de sistemden, ekonomiden, yüksek fiyatlardan, işsizlikten, özgürlüklerden şikayet eden bir seçmen tabanına dünün tecrübesi ve bilgisi ile hitap etmek gerektiğini düşünüyorum. Vurgulamak istediğim nokta bu.

Diğer gönderilerimize göz at

[wpcin-random-posts]

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir