Amerika Birleşik Devletleri’nde Gould, Morgan, Carnegie, Armor, Hill ve Rockefeller gibi bu tarikatlara mensup genç işadamları, Amerikan kapitalizminin itici ve ateşleyici motoru oldular. Bazılarının aileleri farklı zamanlarda İngiltere, İskoçya, İrlanda, Hollanda ve Almanya’dan çeşitli nedenlerle Amerika Birleşik Devletleri’ne göç etmiş ve Amerika’da sanayileşmeyle birlikte yüzyıllardır süren geleneksel değerler sistemi alt üst olmuştur. Burada da sanayileşmeden kaynaklanan birçok sorunla karşılaşılmıştır.
Yeni Çağ’ı yaşayan Batı’da sanayileşme hızla ilerlerken, Osmanlı toplumu çeşitli nedenlerle orta çağ sürecine girmiştir. Mülk, istiflenmesi için değil, can güvenliği ve huzuru içindi. Bir kat, bir ısırık yeterliydi. Hırs kapısı kapanmak zorundaydı, kınama kapısı açıldı. Aç ve muhtaç, efendisinden kaçandır. Hydan alışkanlığa gidecek ve yoksulluk her varlığı takip edecek.
Devletin mevcut sistemi sürdürmesi ve kurulu sistemin temel olması kapitalizme pek fazla fırsat sunmuyordu. Aynı düşünce başlangıçta Batı’da da mevcuttur. Ancak kapitalizmin doğuşunu ve gelişmesini engelleyememiştir. Osmanlı İmparatorluğu gelinlik dönemini kapitalizme geçiş dönemini yaşadı. Gelin kısır olduğu için doğum gerçekleşmedi. Tarihte, felsefede ve edebiyatta yaşanan yavaş ilerleme, Osmanlı’nın Batılılaşmaya hazır olmadığını gösterdi. Tanzimat ile gelen liberal iktisat anlayışı Türkiye’ye ulaştığında sanayileşecek bir Türk girişimci burjuvazisi yoktu. İttihat ve Terakki dönemine kadar ticaret ve sanayi gayrimüslim azınlıkların ve yabancı sermayenin elindeydi. Türk kapitalist sınıfını yaratma girişimi, İttihat ve Terakki yönetimiyle başladı. Ülkenin en büyük girişimci devleti oldu.
Cumhuriyet ile başlayan süreçte bu eğilim büyük ölçüde devam etmiştir. Atatürk Rönesansı’nın bir parçası olan sanayileşme, devlet tarafından başlatılmış ve özel sermaye eksikliği nedeniyle hızla gelişmiştir. Başarılıydı. Gelin kısırlıktan kurtuldu. Özel teşebbüsün batılı bir kalkınmanın lokomotifi olma çabaları II. Dünya Savaşı’ndan sonra, özellikle 1950’den sonra başlamıştır. 1970’lerde ve 1980’lerde gelişmiştir. Ancak bu yeni dönemle birlikte farklı bir Batılı anlama sahip bir iş adamı imajı ortaya çıktı. Devlete tamamen bağımlı, dini inançlarıyla ayırt edilen, yasadışı işleriyle veya yolsuzluklarıyla yüzleşmemek veya yüzleşmemek, sadece kendi çıkarlarını düşünmek, çok çabuk zengin olmak istemek, kısa sürede fazla tantana olmadan zengin olmak ve bu nedenle başarılı sayılan işadamı. Saygın bir iş adamı olarak kabul edildi. Devlet bürokrasisine girmek ve ilerlemek için liyakat, yetenek ve bilgi yerine otoriteye ve kasta bağlılık ve itaat yeterliydi. Tabii ki, bu tür girişimciler farklı ve tarafsız bir yapıya sahiptir.
Bürokratlar ortamında Batılı anlamda sanayileşme beklenemez. Ülkenin kıt kaynaklarının akıllıca kullanılması ve ortaya çıkan milli gelirin adil kullanımı
Dağıtım gerçekleşemez. yerine getirilmemiş. Bu sebepler ve diğer faktörler nedeniyle bugün Türkiye çok ciddi bir ekonomik ve sosyal kriz yaşıyor.
Diğer gönderilerimize göz at
[wpcin-random-posts]
İlk Yorumu Siz Yapın