"Enter"a basıp içeriğe geçin

Rönesansa ihtiyacımız var – Anayurt Gazitsi

Türkiye’de sporun her zaman gerileme tarafıyla karşılaşıyoruz ve dinlenme tarafı yok denecek kadar az. Bu özellik, sporu yapan kişiden yöneticiye, yönetmene, yazara, gözlemciye kadar herkesi etkiler.

Futbol birçok ülkede olduğu gibi Türk sporunu da şekillendiriyor. Futbol bir oyun ve bir endüstri olduğu için spor olgusunun dışındadır. Bir endüstri haline gelen futbol, ​​içinde kapitalist teknolojileri barındırmaktadır. Dönüşüm dönemleri çoğu paydaş için bir gelir kaynağı olmuştur.

Bundan sözleşme yaptığımız gibi sözleşme yapacağız; “Seba git, Terim git, Güneş gider, Hiddink gider, Yan gider, Sergen gider, Terem ve Güneş yine gider, Torrent gider, Pereira gider, Jedeti gider, İsmail gider, Koontz!”

Giden herkes, özellikle yabancılar, içinde bulunduğumuz duruma bizi dövüyor. Yerliler elbette sessiz!

Geçenlerde bir spor tesisi önünde bir polis memuru ve bir güvenlik görevlisi ile konuştuk; “İkisi de hemfikir: Bırak Kuntz gitsin! Birine göre Sergen mutlaka gelmeli ama diğerine göre Yılmaz Vural asla ayakta durmazdı!

Sporun koşulları, kültürel ve teknik altyapısı değişmezse hiçbir şeyin değişmeyeceğini bilmek için madenci olmaya gerek yok.

Mevcut spor sisteminin (futbol) doğası, temsilcileri ve zihinsel dünyaları hakkında biraz bilgi sahibi olmak, hiçbir değişiklik olmayacağını tahmin etmek için yeterlidir.

Türk spor direktörlerinin – veya futbolun – ve onların arkasındaki danışman kadronun asgari düzeyde bilgi ve anlayıştan mahrum olmadığını düşünüyorum.

Bu neden?

Kapitalist çağın sporun ruhuna aykırı olduğunu başta söylemiştik. Ama bir endüstri, bir sürü spor olursa, romantik olmanıza gerek yok.

Bu dönüşümün altyapısını hazırlamış olsaydınız, herkesin ayrı ayrı yoğurt yediği bir sistem olmazdı. Siyaset, Süper Lig takımı olmayan şehir için devasa bir stadyum inşa etti. Bu illerde bu paraya spor tesisleri (mahalle oyun alanları, atletizm parkurları, bisiklet, atıcılık, yağlı güreş, jimnastik vb.) yapılsa, Türk çocukları spor yapsaydı ne olurdu?

Spora bilim, gençlik, üniversiteler, yurt dışı deneyimler, Avrupa ve küresel sistemler de dahil edilirse bundan bahseder miyiz?

ama ne!

Borca batmış kulüplerin böyle davranması ve bundan asla utanmaması tercih edilir, federasyon buna göz yumar, teknik direktörler milli takıma alınır, kapitalizmin ve sanayileşmenin en çarpık hali hakim olur!

Türk sporunun, özellikle Türk futbolunun bir rönesansa, devrime ve yeniden yapılanmaya ihtiyacı var.

Bunu mevcut olanlarla yapmanın bir yolu yok!

Not: Hamit Altıntop elini masaya vurarak konuştu! hüküm giydim! Ama o ana kadar sahada tartışan kişi özellikle Alp Pelevan susup Altıntop’un ağzıyla konuştuğunda utandım!

Diğer gönderilerimize göz at

[wpcin-random-posts]

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir