Yaşlı adam, karakolun merdivenlerini birkaç kez çıktıktan sonra gördüğü ilk polis memuruna yaklaşarak, “Kayıp ihbarda bulunmak istiyorum oğlum” dedi. ” ne yapmalıyım?”
Polis memuru, tutanağın yazıldığı daktilodan başını kaldırmadan, “Biz hallederiz amca. Sanırım torunun kayıp, değil mi?”
Yaşlı adamın dudakları titredi: “Annemi on yıldır görmedim ve babamı muhtemelen en az yirmi yıldır.”
Polis raporu yazmayı bıraktı ve daktiloya baktı. “Bu iş normal değildi. Adamın susuzluktan çatlamış toprak gibi beyaz bir sakalla çevrelenmiş yüzü, onun en az seksen yaşında olduğunu gösteriyordu. Muhtemelen bu yüzden bunamıştı ve ailesinin öldüğünü unutmuştu.
Yaşlı adam, yanındaki pencereden dışarıdaki bahçenin ortasında duran ıhlamurları işaret ederek, “Bu ağaç benim en sadık dostum. Muhtemelen aynı yaştayız. Ne zaman dışarı çıksam orada dinlenirim.” gölgesini al, kokusunu al. ‘Ama şimdi benim kadar iyi kuruyor'” dedi.
“Akrabanız var mı? Arkadaşınız, akrabanız” diye sözünü kesti polis.
Adam, “Akrabalarım uzakta” dedi. “Amca, amca, teyze, teyze ne olursa olsun. Eşim de öyle. Hayatta sadece iki çocuğum var. Tabii onlar da artık benden bıktı.”
İlk defa bir polis memuru böyle bir olayla karşılaşmıştı. En iyisinin bir ilan vermek olduğunu düşündü. Yaşlı adam karakoldan çıktıktan sonra her şeyi unutup kendi dünyasına dönecekti. Masadan bir kalem kağıt alarak “Peki dede ne istersen yapalım. Annemle babamın kaybolduğunu yazıyoruz değil mi?”
Yaşlı adam küçük bir çocuk gibi ağladı: “Hayır oğlum” dedi. Kaybolan bendim. Ailem bu ilanı görse muhtemelen beni de yanlarında götürürlerdi…”
Diğer gönderilerimize göz at
[wpcin-random-posts]
İlk Yorumu Siz Yapın