CEID proje direktörü Ülker Şener, İstanbul Sözleşmesi’nin sona ermesinden önce genel olarak kabul edilen “cinsiyet eşitliği” kavramının tartışmaya açıldığını ve kamu kurumlarının artık adalet ya da yetkilendirme gibi kavramları adalet kavramına tercih ettiğini söyledi. toplumsal cinsiyet eşitliği Stratejik planlarda toplumsal cinsiyet. Enayurt’a konuşan Şener, İstanbul Sözleşmesi ile ilgili tartışmalarda eşitliğe inanmayanların bunu ifade etme cesaretini bulduğunu, bu söylemi benimseyenlerin ayaklarına taş kırdığını ve kendilerinden daha güçlü olduklarını ifade etti. Düşünmek.
CEID Proje Direktörü Ülker Şener ile CEID’in faaliyetleri ve İstanbul Anlaşması’ndan çekilme kararının etkileri hakkında konuştuk. CEID’in temel amacının toplumsal cinsiyet eşitliğinin durumunu veri ve göstergeler bazında izlemek olduğunu ve bunun CEID’i diğer STK’lardan ayıran özelliğinin bu olduğunu söyledi.
Şener, CEID’nin kurulduğu günden bu yana izleme üzerine çalıştığını, derneğin kurulmasından sonraki ilk projenin Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM) ile ilgili olduğunu, bu konuda izleme göstergeleri geliştirdiklerini ve ardından çalışmalarını yürüttüklerini söyledi. STK’ların ve kamu kurumlarının yeteneklerini ortaya çıkaran çalışmalar olduğunu söyledi.
Şener, bu çalışmalar sonucunda Türkiye’de 3 ana alanda sorunlar olduğunu gördüklerini, ilk sorunun toplumsal cinsiyet eşitliğini izlemek için yeterli veri olmaması ve bu konuda yeterli yazılı raporun olmaması olduğunu belirtti. Örneğin istihdam alanında çok sayıda insan çalışıyor Ancak istihdamda cinsiyet eşitliğinin yeterli olmadığını ve izleme göstergelerinin zayıf olduğunu söyledi. Şener, Toplumsal Cinsiyet ve Kalkınma Araştırmaları Merkezi’nin (CEID) tespit edilen bu sorunu çözmek için toplumsal cinsiyet izleme konusunda bilgi ürettiğini, haritalama çalışmalarının ve hazırladıkları raporların bu amaca yönelik olduğunu belirtti.
İkinci sorunun mevcut bilgilerin yaygınlaştırılması olduğunu söyleyen Shiner, bu sorunu çözmek için veri portalı, eğitim portalı, elektronik kütüphane ve uzman olmak üzere 4 bölümden oluşan Toplumsal Cinsiyet İzleme Merkezi’ni kurduklarını söyledi. grup. Bu konuda iki bine yakın kaynak olduğunu ve bu kütüphanenin 60 binden fazla kullanıcısı olduğunu anlattı.
Veri portalında eğitim, sağlık, istihdam, kentsel haklar ve yaşlanma gibi 16 alanda yapılan harita raporlarının yer aldığını ifade eden Jenner, portaldaki verilerin her yıl güncellendiğini, güncelleme çalışmalarının yıl sonunda tamamlanacağını söyledi. . Bu ay, bu portal sayesinde 2019’daki durum mevcut durumla karşılaştırılabilir.
Shiner, pandemi döneminde online olarak pek çok çalışma yaptıklarını ve bu dönemde online eğitim modüllerinin öneminin farkına vardıklarını ifade etti. Toplumsal cinsiyete duyarlı planlama ve bütçeleme gibi 23 alanda eğitim modülleri bulunduğunu, katılım belgesi almak isteyenlerin her modülden sonra soruları yanıtlayarak bu belgeyi alabileceklerini belirtti.
Uzmanlar grubuna da değinen Şener, bu grubun STK’ların ve kamu kurumlarının ihtiyaç duydukları alanlarda ulaşabilecekleri bir uzmanlar grubu olduğunu söyledi.
Üçüncü sorunun kapasite oluşturma olduğunu kaydeden Şener, “Gördüğümüz kadarıyla Türkiye’de özellikle hak temelli izleme konusunda bir kapasite sorunu var. İnsanlar hala veriden korkuyor. İstatistikten korkuyorlar, matematikten korktukları için.Bu nedenle hem belediyelerin hem de STK’ların bu alandaki kapasitelerini artırıyoruz.Talep ettikleri noktada eğitimler veriyoruz.Hak temelli izleme konusunda eğitimler veriyoruz, cinsiyet duyarlılığı konusunda eğitimler veriyoruz. Veya belediye bir eylem planı hazırlayacak Eşitlik için Yerel Eşitlik için Yerel Eylem Planının nasıl hazırlanacağı, nereden başlanacağı ve nereye gidileceği konusunda eğitimler veriyoruz Bunlardan bazıları sürekli olarak verdiğimiz Hak Temelli İzleme eğitimleridir. Sürekli olarak verdiğimiz eğitimdir Bazıları talep edildiğinde oluşturduğumuz alıştırmalar, örneğin eşitlik birimlerinin kapasitesini artırmak, yerel eşitlik eylem planlarının hazırlanma sürecini desteklemek için isteğe bağlı eğitimler veriyoruz.”
Ekim ayı sonunda “Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Eşitliği İzleme Raporu 2021-2022” başlıklı bir rapor yayınlayacaklarını anlatan Şener, İstanbul Sözleşmesi’nin bu raporun ana konularından biri olacağını ve STK’larla birlikte çalıştıklarını söyledi. . Bu raporda, bu kuruluşların Türkiye’deki gelişmeleri nasıl yorumladıkları ve konuyla ilgili görüş istediklerini açıkça ortaya koydukları için bu rapor, STK’ların da görüşlerini yansıtan bir rapordur.
İstanbul Anlaşması’ndan çekilme kararının yansımalarına da değinen Şener, konuyla ilgili şunları söyledi:
“Devletin kendisi diyor ki: Kadına yönelik şiddetle mücadele için yasal düzenlemelerimiz aslında yeterli. Bir bakıma haklı çünkü 6284 sayılı Kanun İstanbul Sözleşmesi’ne dayanan bir kanun. Hizmetler açısından iyi bir yasal düzenleme. 6284 sayılı Kanun’un yapısı açısından sağlar.”
İstanbul Sözleşmesi ile 6.284 hukuken iyi düzenlenmiş olmasına rağmen LGBT eşitliğinin ön plana çıktığını ifade eden Şener, kamu kurumlarının artık toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını kullanmadığını ve LGBTİ+ örgütlerinin de marjinalleştirildiğini söyledi.
Eşitlik ilkesi tartışmaya açıktır
Şener, toplumda “İstanbul Sözleşmesi eşittir LGBTİ+ örgütleri, LGBTİ+ örgütleri eşittir ailenin yıkımı ve toplumsal değerlerin bozulmasıdır” gibi bir algının oluştuğunu ve bu noktadan hareketle kutuplaşmanın ortaya çıktığını ifade etti:
İstanbul Sözleşmesi ile ilgili tartışmaların uzun vadede kadına yönelik şiddetle mücadeleyi nasıl etkileyeceğini bilmiyorum çünkü 6284 sayılı Kanun hala gündemde ve bu önemli ama kamuoyundaki tartışmalar nazarında bu tartışmalar, eşitlik idealinin tartışılmasına yol açtı. Olumsuz anlamda fit olmaktan bahsediyorum. Tartışmasız ve genel kabul görmüş kavramın kendisi tartışmaya açıldı. Bunun yerine stratejik planlarda eşitlik yerine yetkilendirme kullanılmış, eşitlik yerine eşitlik kullanılmıştır. Ne yetkilendirme, ne adalet ne de eşitlik birbirinin yerini alabilecek kavramlar değildir. Üç kavram önemlidir. Adalet olmalı, eşitlik olmalı, yetkilendirme olmalı. Ancak şu anda kamu kurumları cinsiyet eşitliğini kullanmıyor. Bu anlamda bu tartışmaların olumsuz bir etkisi oldu. Öte yandan herkes eteklerine taş döktü. Eşitliğe inanmayanlar konuşma cesaretini buldular. Ne kadar güçlü olduğunu gördük. Toplumda hiç de küçük bir grup olmayan ve medyayı güçlenmek için kullanan bir ekiple karşı karşıyayız.”
Diğer gönderilerimize göz at
[wpcin-random-posts]
İlk Yorumu Siz Yapın