"Enter"a basıp içeriğe geçin

Hangisi doğru?


Gerçeğin er ya da geç ifşa etmek gibi kötü bir alışkanlığı vardır. Birkaç gündür, çalışanların gelir vergisi stopajıyla ilgili makaleler yazıyoruz. Burada vergi oranları ve vergi dilimleri açısından çalışanlara ve dolayısıyla işverenlere karşı bir pozisyon olduğunu belirtiyoruz. Ama neden “Doğru mu yapıyoruz” gibi bir değerlendirme ile karşı karşıya kaldığımıza dair birçok gerekçe sunuldu. Vergi uzmanı Dr. Ozan Bingöl geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaptı ve bu adaletsizliği rakamlarla gösterdi. Ancak bakanın televizyona çıkıp “Hazinenin yükü 200 milyar lira” demesiyle yeni bir şekil aldı. Gerçekten mi değil mi diye sorduğumuzda tam yükün yaklaşık 40 milyar lira olduğunu da gördük. Bu rakamı yine finansör Bingöl verdi. Hesaplamalarını daha da sürdüren Bingöl, tüm kesintilerden vazgeçilse bile tonajın 160 milyar lira olduğunu açıkladı. Çok şükür 200 milyar lirayı biraz abartılı bulsak da yorumlara temkinli yaklaşıyoruz. Şimdi ortada iki sayı var. Bir boşluk, iki sayı arasındaki boşluk kadar büyüktür. Bingöl’ün sözlerine her zaman saygı duyduk. Yine de yolumuza aynı inançla devam ediyoruz. Bürokrat çıkıp 200 milyar liraya nasıl ulaştıklarını bize açıklamalı. Aksi takdirde bakanın güvenilirliğini kaybedersiniz! Şimdi sizlere ağustos ayı itibariyle bazı rakamlar vermek istiyorum. Ülkemizin bu yılın sekiz aylık döneminde ödediği faiz tutarı ise 173 milyar 994 milyon 479 bin lira. Yine bu dönemde hazineden sadece 75 milyar 606 milyon 656 bin TL para korumalı mevduata ödendi. Hemen belirtelim, adından da anlaşılacağı gibi bu sistemde döviz kurunun garantisinden doğan ödemeler Merkez Bankası tarafından yapılıyor ve şu ana kadar ne kadar para ödendiğini bilmiyoruz. Bir de 152 milyar 75 milyon 661 bin lira ödendiği için yıllardır devam eden gümrük kayıplarımız var. Bunları alt alta gruplayalım, nasıl bir karakter karşınıza çıkacak? çok büyük değil mi İhracatçılarımız çalışıyor, turizmcilerimiz çalışıyor, üretim işçilerimiz bu kadar büyük bir harcamayı yönlendirmek için çalışıyor ama yine de yeterli değil. Biz de gidip her ülke için ayrı ayrı kredi arıyoruz. Oradan üç milyar dolar, buradan beş milyar dolar, bir kredi bulmaya ve ekonomiyi dönüştürmeye çalışıyoruz. Ancak, yukarıdaki hesaplamaya göre, sadece üç kalemde 500 milyar dolara yaklaşan giderlerimiz var. Onları durdurabilirsek, ülkede her şey yoluna girecek. Ama aynı hatalar, aynı hatalar üzerinde ısrar edildi. Ülkemizde düşük gelirli olarak nitelendirilen ve yoksulluk sınırının altında yaşam mücadelesi veren çok büyük bir insan grubu var. Bunların arasında asgari ücretli olanlar, günlük kazananlar, emekliler, devlet eliyle yaşamaya çalışanlar ciddi bir sorun yaşıyor. Önümüzde kış var ve birkaç gün içinde hava soğuyacak ve evi sıcak tutmak için ateşe ihtiyaç duyulacak. Kaloriferlerin yanacağını sanmıyorum. Sobaları yakan yaz boyunca sağlı sollu topladıklarını yakacak. Belediyeler birkaç çuval kömür verirse birkaç gün ısıtılır. Çocuklar yine boş beslenme çantalarıyla okula gidecekler. Çantalarına birkaç dilim ekmek koyanlar mutlu olacak. Bazı belediyelerin çocuklara verdiği süt veya gıda maddeleri ile onların mideleri güne doyacak. Anne evdeyse ve baba sokakta işsizse, drama iki katına çıkar ve üç katına çıkar. Bunu şaka olsun diye yazmıyoruz. Bunlar ülkemizin gerçekleri. Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre işsizlik yeniden düştü. Ancak İşkur’un verileri aksini söylüyor. Yani burada ortak bir nokta bulamıyoruz. Ama hesap net, işsizlik azalmaz, tam tersine artar. Eğitimli olsun olmasın gençlerimiz işsiz, anne babaları işsiz, emeklilik yaşına gelmiş insanlarımız işsiz. Ancak ülkemizin kaynaklarını gerektiği gibi kullanamıyoruz. Faizle boğuşuyoruz ama sekiz ayda yaklaşık 500 milyar lira faiz ve borç ödemek zorundayız. Bir zamanlar “borcu taşıyabildiğimiz sürece her şey yolunda” mantığıyla bu noktaya geldik. Şimdi faiz ve borç üzerinde çalışıyoruz!

Diğer gönderilerimize göz at

[wpcin-random-posts]

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir