Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Tolga Sotlu, Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nasi-Insi’nin asılsız gerekçelerle hukuka aykırı olarak görevden alınması, davasında mahkemeye yol açtı.
Dr. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) avukatı İlkay Bahçetepe, Tolga Sütlü’nün avukatıdır.
Sotlu davasında, hizmet süresinin uzatılmaması, yeniden atanmaması ve görevden alınması, mahrum kaldığı tüm maaş ve mali haklarının kanuni faiziyle ödenmesine ilişkin işlemlerin yürütmesinin durdurulması ve iptalini talep ediyor. hepsinin dönüşü. kişisel haklar.
ne oldu?
Sotlu’nun 13 Eylül 2022’de yenilenecek olan görev süresi, akademik değerlendirmeler sonucunda Moleküler Biyoloji ve Genetik Anabilim Dalı komitesi tarafından olumlu bulunsa da, daha sonra tarafından atanan bir jüri tarafından yapılan değerlendirme sonucunda Kolej Kurulu tarafından kabul edildi. Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı, müdürlük kendisini uygun görmediği için ataması yenilenir ve üniversite ile ilişkisi sonlandırılır.
Boğaziçi Üniversitesi yönetimi 28 Ekim’de konuyla ilgili bir açıklama yapmış, Dr. 2011 yılında katıldığı bir araştırma sonrasında açılan soruşturmada Tolga Sütlü’nün yanıldığı bilgisini gizlediğini ve Sütlü’nün bilimsel müdahalenin olumsuz sonuçları nedeniyle üniversitede göreve devam etmesinin uygun olmadığını ifade etti. Bu soruşturma sonucunda geri çekilen çalışma, insan sağlığı üzerine.
Yukarıdaki araştırma, dünya çapında Nobel Tıp Ödülü’nü veren kurum olarak bilinen ve dünya çapında bilim camiası tarafından yakından takip edilen Karolinska Enstitüsü’nde 2011 yılında yürütülen araştırmayla bağlantılı olarak 2014 ve 2018 yılları arasında yürütülmüştür. Küreselcilik. O dönemde araştırma laboratuvarı ekibinde doktora öğrencisi olan Sotlow, hakkında soruşturma açılan ve suçsuz bulunan akademisyenlerden biri.
Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Rektörlüğümüz Dr. Tolga Sütlü’nün atamasının yenilenmemesine itirazı üzerine Rektörlüğe dilekçe vererek, Sütlü’nün geri çekilen yazısına ve yürütülen soruşturma raporuna ilişkin tüm bilgilerin Sütlü’nün görüşmesi sırasında Yönetim Kurulu’nda olabildiğince şeffaf ve açık bir şekilde tartışıldığını ifade etti. İşe alım süreci. Fen-Edebiyat Fakültesi Yönetim Kurulu’nda da görüşüldü ve Dr. Sütlü’nün işe alım sürecini etkileyecek bir faktör olmadığına ikna olduğunu belirtti. Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü tarafından Boğaziçi Üniversitesi yönetimine sunulan dilekçede, bölümün Sotlu’nun üniversitenin yetkili komisyon ve yetkililerinden bilgi sakladığı yönündeki iddialarının gerçeği yansıtmadığı belirtildi.
Sütlü’nün 9 Kasım’da mahkemeye sunduğu dilekçede, İsveç’te soruşturmayı yürüten Karolinska Enstitüsü başkanının da ifadeleri yer alıyor. Bu verilere göre, Karolinska Enstitüsü, makalelere imza atan 43 araştırmacının ne ölçüde kişisel sorumluluk taşıdığını en detaylı şekilde tespit edebilmek için üç kategori belirlemiştir. Bu kategoriler “bilimsel suistimalden sorumlu”, “suçlu” ve “sorumsuz veya bilimsel suistimalden suçlu” şeklindedir.
Karolinska Institutet’te yürütülen ve dört yıl süren soruşturma sonucunda, yedi araştırmacı bilimsel suistimalden sorumlu bulundu ve 31 araştırmacı hatalı bulundu.
Karolinska Institutet’ün Sütlü dilekçesindeki ifadesinden, “Suçlu bulunan araştırmacıları eleştirmek mümkündür, ancak bilimsel suistimalden sorumlu tutulamazlar… Hiçbir araştırmacı bilimsel suistimalle suçlanamaz… Esastır ki; bu araştırmacılar konuyla ilgili olarak herhangi bir ceza almıyorlar, dışarıdan finanse edilen projeler ve iş hukuku konuları ile ilgili.”
Dr. Tolga Sotlu, Boğaziçi Üniversitesi yönetimi tarafından görevden alınmasının ardından söz konusu çalışmaya katılan ve makaleyi imzalayan 31 araştırmacıdan biri olduğuna dair açıklama yaptı. Geri kalanların ise çeşitli Avrupa ülkelerindeki önde gelen araştırma merkezlerinde sorunsuz bir şekilde kariyerlerine devam ettiklerini ifade etti.
Dr. Tolga Sütlü’nün görüşü şöyle:
“İşimden ayrılmamın akademik başarısızlık veya disiplin cezası gibi haklı bir gerekçesi yok. Tek sebep İsveç’te soruşturmaya mahkûm edildiğimi ve bunu kasten gizlediğimi söylemeleri. İkisi de yalan. Zaten saklanacak bir şey de yoktu. Ama ben de bir şey saklamadım.Örneğin soruşturma günü, o sırada çalıştığım Sabancı Üniversitesi Rektörüne aktardım.Gizlemek isteyen kişi böyle mi davranır? , Boğaziçi Üniversitesi’ne iş başvurusu yaparken bu soruşturmayla ilgili tüm bilgileri kamuoyuyla paylaştım, şimdi de beni “Bilgi gizleme, dolandırıcılık, yanlış reklam, yönetime bildirmeme” gibi suçlarla itham ederek işten çıkardılar. bana kendimi savunma hakkı vermediler mahkemede hakkımı savunmak zorunda kaldım basın haberlerini incelemeye başladıktan sonra bu sonuca vardılar ne tür bir soruşturma da benden ne bir ifade aldılar ne de benden soru sordular ne o dönemin dekanı, ne üniversite rektörü, ne eski işyerim Sabancı Üniversitesi ne de soruşturmayı yürüten Karolinska Enstitüsü.
Bu iftiraları ve yasa dışı eylemleri neden yaptıkları açık. Akademik performansıma çare bulamadıkları için bu tür iftiralarla beni üniversiteden uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Kendilerinden başka bu iftiralara inananlar, bunlara inanacak bir hakim bulabilecekler mi merak ediyorum. Derslerdeki ve araştırmalardaki performansım ve üniversiteme katkım ortada. 2020’nin başlarında TÜBİTAK’tan 3 milyon TL proje desteği aldım ve bu destekten Boğaziçi Üniversitesi’ne kurumsal katkı olarak 500.000 TL aldım. Boğaziçi Üniversitesi’nde iş bulup TÜBİTAK ile bu destek anlaşmalarını imzalarken sürekli güvenlik soruşturmaları yapıyordum. 2018’de bu soruşturmanın sonucundan kimsenin haberi yoktu ama Nasi Enchi, Aksam gazetesinde yayınlanan imzasız bir habere dayanarak şimdi mi öğrendi? Sırf ona karşı olduğu için genç bir akademisyene bu balçığı atan Naci İnci, kamuoyunun vicdanına sunuldu.
Dr. Tolga Sotlu’nun avukatı İlkay Bahçetepe, gelişmeleri şöyle değerlendiriyor:
“Davalı yönetimi, müvekkilimin ilk atama sürecinde üniversiteden bilgi gizlediğini ve bu nedenle ilk randevunun yasal olarak ertelendiğini belirterek, müvekkilimin görev süresinin bu nedenle uzatılmadığını iddia etmektedir. Ancak bu nedenledir. davalı üniversitenin verdiği bilgiler maddi açıdan tamamen yanlıştır.Nitekim müvekkilim de ilk atama sürecinde soruşturuldu ve suçsuz bulundu ve başvurusunu kamu soruşturması ile değerlendirecek mercilere bilgi verdi.
Görevden alınma gerekçesi olarak Boğaziçi Üniversitesi tarafından başlatılan soruşturma sonucunda hazırlanan raporda durumun belirlendiği belirtilmesine rağmen, konuyla ilgili medyada başlatılan soruşturma sonucunda müvekkilimin görüşü , bölümün öğretim üyeleri veya yöneticileri bu raporun hazırlanmasında döneme dahil edilmemiş, tek taraflı bir rapor hazırlanmıştır.
İdare hukukunun idari işlemlere ilişkin öngördüğü temel koşullardan biri, idari işlemin bu işlemin yapılmasını gerekli ve mümkün kılan bir sebebe dayanması ve işlenmenin nedeni ile amacı arasında uygun bir nedensellik ilişkisi bulunmasıdır. Etkinlik. Danıştay kararlarına baktığımızda böyle bir gerekçenin gerçekten var olup olmadığının incelenmesi gibi idarenin bir gerekçe göstermesi yeterli değildir ve varlığı tespit edilirse bunu kabul etmek mümkündür. gerekçe, eylem için yeterli bir nedendir. Ancak bu davaya konu olan işlemde yukarıda açıklandığı üzere davacı tamamen yanlış bir sebep gösterilerek keyfi ve haksız yere görevden alınmıştır.
Özgeçmişinden de anlaşılacağı üzere müvekkilim çok başarılı ve nitelikli bir akademisyendir. Müvekkilimin akademik çalışmalarını ve performansını birinci sınıf gören bölümün işlemin iptali için Rektörlüğe gönderdiği mektupta, müvekkilimin Üniversiteye katkı ve hizmetine olan ihtiyacı açık ve somut gerekçelerle ifade edilmiştir. Eğitim-öğretim faaliyetlerini bilimsel gelecek öngörüleri ile planlayan bölümün bileşenlerinden olumlu görüşler alınırken, aksi yönde aksiyon alınması kamu yararına aykırıdır.
Söz konusu eylem, müvekkilimin bu kadar başarılı bir şekilde yürüttüğü kamu hizmetini kesintiye uğratacak, yapacağı akademik çalışmalarda görev alacağı bölümün ihtiyaçlarına cevap vermesini engelleyecektir. şimdiye kadar yaptım. Hal böyle olunca süreç, 2547 sayılı Kanun’daki “bilimsel kaliteyi artırma” amacına ters düşmekte ve kamu yararına hizmet etmemektedir. Boğaziçi Üniversitesi kamu yararı ve hizmet gereklerini göz önünde bulundurarak müvekkilimi reddetme sürecinde takdir yetkisini kullanmamıştır. Kısacası söz konusu işlemin hukuka aykırı olduğu ve dolayısıyla işlemin iptal edilmesi gerektiği açıktır.”
Kaynak: gerçek gündem
Diğer gönderilerimize göz at
[wpcin-random-posts]
İlk Yorumu Siz Yapın