"Enter"a basıp içeriğe geçin

Bir adım atalım ve “Azerbaycan’ı seviyorum” derken “Ermenistan’ı seviyorum” diyelim.

Dışişleri Bakanlığı bütçe görüşmeleri Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunda devam ediyor. Bütçe görüşmelerinde konuşan HDP Diyarbakır Milletvekili Garu Paylan harika açıklamalarda bulundu.

Paylan, “Kapalı bir komşu ile önyargıları değiştiremezsiniz. Bir adım atalım ve ‘Azerbaycan’ı seviyorum’ dediğimiz gibi ‘Ermenistan’ı seviyorum’ diyelim, iki halk barışsın. Kafkasya’da herhangi bir etki.Savaş Rusya’yı getiriyor, Barış Türkiye’yi getiriyor ve barış hepimizi, tüm bölge halklarını getiriyor. dedi.

Paylan dedi ki:

Türkiye büyük ve güçlü bir ülkedir. Bildiğiniz gibi, bu gücü nasıl kullandığınız gerçek gücünüzü belirler. Diğer bir deyişle, sert güç ve yumuşak güç dengesini etkin kullanan diplomasi, en etkili diplomasidir. Bu konuda en ünlüsü İngiliz diplomasisidir. Devletin çıkarlarını ön planda tutan bir anlayışla diplomasi yürütüyor ve ne yazık ki son yıllarda agresif bir dış politikanın sonucu olarak bu konuda ciddi eksiklikler gösterdiniz. Bu coğrafya bizim de kaderimiz. Artık bu coğrafyada komşularımız var: Yunanistan, Bulgaristan, Gürcistan, Ermenistan, Irak, İran ve Suriye. Bu komşulardan herhangi biri Türkiye için bir tehdit mi? Yani Yunanistan, Ermenistan, Irak ve Suriye’nin Türkiye için tehdit oluşturma ihtimali var mı? Hayır, hayır, bu ülkelerin hiçbiri bizim için ne askerimizle, ne de birçok gücümüzle tehdit oluşturmuyor ama uyguladığımız agresif politikalar sonucunda “bir gece ansızın gelebiliriz”. Onun söylemi ya da Suriye’de uyguladığımız politikalar sonucu bir çok şeyi cam ev eşyası dükkânına giren fil gibi yıkıp döktük, maalesef birçok ülkede sorunlarımızı daha da büyüttük.

“Maalesef sırtım Amerika ve Rusya’dan”

Sonuç olarak Ege’ye daha çok Amerika yerleşti, daha çok Amerika var ama Amerika bizim için bir tehdit. Şu anda ülkenin kuzeyinde daha fazla Rusya var, çünkü Ukrayna savaşından sonra Kırım fethedildi ve daha fazla Rusya var. Güneye bakalım. Maalesef güneydeki komşularımız Rusya ve Amerika, yani Suriye’ye yönelik politikamız sonucunda güneyimize Rusya ve Amerika yerleşti. Doğumumuza bir göz atalım. Kafkasya’da zaten bir Rus hegemonyası vardı. İki yıl önce o savaşa karşıydım, meselenin diplomasi ile çözülmesi gerektiğini söylüyordum ve ‘Türkiye bu savaşın kaybedeni olacak’ dedim ve haklıydım, doğumuzda daha çok Rusya var. . Yani ne yazık ki alnım, sırtım, sağım solum Amerika ve Rusya oldu. Görüyorum ki bu politikalardan bir mağfiretiniz var ve bunu yapmaya çalışıyorsunuz ama özellikle Kafkas boyutu açısından kritik bir eşikteyiz.

Şu anda Ege’de çözüme yakın değiliz. Biliyorsunuz Ege’de Yunan sağcılar Türkiye’de savaş davullarına birbirleriyle yarışıyorlar ve önümüzdeki yıl her iki ülkede de seçim var. Bu girdaptan Yunan milliyetçileri ne yazık ki Miçotakis Türkiye’de işe yarar, milliyetçi düşünce olabilir ama bundan Rum ve Türk köylüleri kaybedecek, Türkiye halkı kaybedecek. Yunanistan F-35 aldığı için biz F-16 almaya çalışıyoruz; Yunanistan Mirages alıyor, biz başka uçaklar alıyoruz, neler oluyor? Her iki halk da kaybeder. Güneye baktığımızda Suriye’de Amerika ve Rusya’yı görüyoruz. Yani Rum kimliğinden sonra Türk ve Kürt kimliğiyle ilgili sorunlar devam etmektedir. Sonuç olarak, Rusya ve Amerika bölgede varlığını sürdürmeye devam ediyor. Ancak bu sorunun çözümü Amerika’yı, Rusya’yı ve o emperyalist güçleri bölgeden uzaklaştıracak ama çıkmaz bu güçleri bölgede tutacaktır.

3 kimliği diğer olarak sayıyoruz.

Üç kimliği öteki sayıyoruz, yani vatandaşlarımız olan Rum kimliği, yüz yıl öncesine kadar bu topraklarda her 5 kişiden 1’i Rumdu. Maalesef hala Kürt kimliğini öteki olarak koyuyoruz ve bu anlamda bir çözüme ulaşamıyoruz. Amerika ve Rusya Suriye’de hakimiyetini sürdürüyor. Bir de bilinmeyen bir kişi olarak Ermeni kimliği var. Bir asır öncesine kadar her beş milletvekilinden birinin Ermeni olduğu, sizin koltuğunuzda bir Ermeni bakanın oturduğu ve Dışişleri Bakanı Noradunkian’ın bulunduğu bu mecliste tek Ermeni milletvekili benim, ama bugün siz bizden “yurttaşlarımız” olarak bahsediyorsunuz, ” akrabalarımız”. dediğin gibi. Seninle akraba mıyım, akraban olmadığımı biliyorum ama bildiğim kadarıyla akraban değilim, bu yüzden bu hiyerarşiyi doğru bulmuyorum.

Nouradonkian’ın konuşmasına bakın, meclis toplantı tutanaklarında “yurttaşlarımız” diyor. Noradunkian “vatandaşlarımız” dememeli. neden? “Vatandaşımız” derse Ermeniler anlaşılır ama bak Noradunkian, Parlamento tutanaklarını okursun, “yurttaşlarımız” diyor, “yurttaşlarımız” diyor. Böyle söylenmeli çünkü bu koltuğa Kürt oturabilir, Arap oturabilir, Ermeni de oturabilir ve bu Osmanlıların görüşüydü. Bence geri almamız gereken görüş bu. Kafkasya’da bizim sorunumuz oralarda bir yerde bence.”

“Cumhurbaşkanımız Erduan’ı Barış Masası’nın kurucusu olarak görmek istedim”

Bazı fotoğrafları gösteren Bilan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Şimdi size bir barış masası göstereceğim. Bu masayı kim koydu? Ne yazık ki Macron 2 bin kilometre uzakta. Aliyev ve Paşinyan oturup ‘Haydi, barışı konuşacağız’ diyorlar. Bu Macron’a düşer mi? ikinci fotoğrafta Putin’i Soçi’ye davet eden Aliyev ve Paşinyan’ın “Hadi otur da barışı konuşalım” dediği görülüyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde üçüncü bir fotoğraf, Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, Mirzoyan ve Jehon Bay’e “Hadi, barış hakkında konuşalım” dedi. onların yerine barışmaya çalışıyorlar Bakın Mirzoyan ve Sehun Bey Anthony Blinken ile fotoğraf çekiyorlar Sayın Bakanım böyle bir fotoğrafınız var mı yani Mirzoyan ile beraberim ve üçlü gibi ?

Neyse ki patronumuz Paşinyan ile görüştü ve bu önemli bir gelişmeydi. Bu anlamda bir masa kuruldu ama üçlü bir masa kuramadık. Neden yapamıyoruz biliyor musun? “Sevgili Azerbaycan ve sevgili Azerbaycan, iki devlet, bir millet” dediniz. Bu bakışı anlayabiliyorum ama sonuçları neler? Burada başka ülkeler, emperyal ülkeler sofra kuruyor, biz masa koyamıyoruz. Ben de bu ülkenin vatandaşıyım ve bu ülkede her 5 kişiden 1’i Ermeni. Bu anlamda eşitlikçi bir yaklaşımla o sofrayı kurabilir ve adaleti sağlayabiliriz.

Yeni bir fırsat penceresi var.

Eşikteyiz. Fırsat pencereleri açılır ve kapanır. 1990’larda, birinci savaştan sonra, Levon Ter-Petrosyan çözüme çok yakındı, ancak Ermeni radikaller ve aşırı milliyetçiler, aşırı beklentileri sonucunda bu masayı devirdi ve bu masayı yıkmanın ana nedeni Rusya’ydı. Rusya çözüm istemiyor. Daha sonra 2008 yılında Azerbaycan kendini dışlanmış hissettiği için de başarısız olan futbol diplomasisi sonucunda bir çözüm tablosu oluşturuldu ve haklıydı ve biz bu konuda doğru diplomasiyi uygulamadık. Şimdi yeni bir fırsat var ve bu kez Azerbaycan Ermenistan’ın 1990’larda yaptığı hataları yapıyor. 1990’larda Ermenistan’daki bazı radikalleri aşırı beklentilere sokup çözüme ulaşamamasına yol açtığı gibi, şimdi Rusya da Azerbaycan’ı aynı şekilde aşırı uçlara yerleştiriyor. Zaferden sonra lordum, ister Karabağ olsun, ister geçiş, ister bu, ister bu olsun. Bu davanın ne yaptığını biliyor musun? iflasa yol açar.

Paşinyan barış istedi ve elini uzattı

Paşinyan barış çağrısı yapıyor ve elini uzatıyor. Aliyev’in bu kez masanın oluşturulması konusunda aşırı beklentileri var. Bu beklentileri hangi güç dengeleyecek? Fransa mı, Amerika mı, Rusya mı? Bu biziz. Rol oynarsak, oturup adil bir barış yapabiliriz, Azerbaycan ve Ermeni halklarının geleceği için adil bir barış sağlayabiliriz. Daha otuz beş yıl önce Şuşa’da Azeriler ve Ermeniler bir arada yaşıyorlardı ve şimdi kanlı bıçaklı halklar gibiler. Ancak bunu yine sağlayabiliriz, halklar arasında bir arada yaşama gerçeğini garanti edebiliriz. Hala kapımızı kapalı tutuyoruz. Kapıyı otuz yıl kapalı tutmanın sebebi nedir? Bunlar işgal edilmiş topraklardı. Şimdi diyor ki: “İşgal altındaki topraklarda hiçbir gerçek yok.” Bu kapıyı hemen açalım. İki süreci birlikte yürütme imkanımız var, yani Azerbaycan ile Ermenistan arasında barışı ve Türkiye ile Ermenistan arasında normalleşmeyi sağlama şansımız var ama kapı kapalı komşularla önyargılar olacak.

Ermenistan’a gittim ve beş gün boyunca temas kurdum. Cumhurbaşkanı, başbakan, dışişleri bakanı ve önceki cumhurbaşkanları ile görüştüm ve hepsi önyargılardan bahsetti. Önyargıları kırmanın yolu nedir? Bu bir adım, değil mi? İlişkiler geliştirin. Sınırları kapalı olan bir komşu ile önyargıları değiştiremezsiniz. Bir adım atalım, iki konuda bu anlamda bir adım atalım ve “Azerbaycan’ı seviyorum” derken “Ermenistan’ı seviyorum” diyelim, iki halkı uzlaştıralım. Savaşla birlikte Türkiye, Kafkasya’da herhangi bir hegemonya ya da nüfuz sağlayamadı ve elde edemez. Savaş Rusya’yı getirir, barış Türkiye’yi getirir ve barış hepimizi tüm bölge halklarına getirir.”

Kaynak: ANKA

Diğer gönderilerimize göz at

[wpcin-random-posts]

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir